Tarihçe


tarihce-15-kasim

15 Kasım 1978
Soldan sağa doğru: 1-4- Bir grup öğrenci 5- Dr. Şeref ERTAŞ 6- Doç. Dr. Özkan TİKVEŞ 7- Prof. Muhittin ALAM (Dekan) 8- Prof. Şükrü POSTACIOĞLU 9- Prof. Dr. Kudret AYİTER 10- Prof. Dr. Bilge UMAR 11- Asistan Ahmet ÇALIK

EGE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ’NİN KURULUŞU ve İLK YILI

Prof. Dr. Kudret AYİTER

I- Ege Üniversitesi’nin kuruluşu ve Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin kurulması yolunda ilk çalışmalar (1955)

II- Prof. Dr. Mustafa Uluöz’ün Ege Üniversitesi Rektörü bulunduğu dönemdeki çalışmalar (1967)

III- Ankara Hukuk Fakültesi’nin girişimi (1970)

IV- Ege Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı bir Mukayeseli Hukuk Enstitüsü kurulması girişimi (1973)

V- Ege Üniversitesi Senatosu, Hukuk Fakültesini açma kararı veriyor (1975)

VI- DPT, İzmir’de Hukuk Fakültesinin kuruluşuna karşı çıkıyor; buna rağmen kuruluş çalışmaları yürütülüyor (1975)

VII- Yasal gereklilikler tamamlanıyor, Fakülte tüzel kişilik kazanıyor (1978)

VIII- Fakülte, öğretime başlıyor (15 Kasım 1978)

IX- Var olma ya da olmama savaşımının son aşaması da aydınlığa çıkıyor: Bütçede EÜ Hukuk Fakültesi’ne ödenek alınıyor…

I- Ege Üniversitesi’nin kuruluşu ve Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin kurulması yolunda ilk çalışmalar

Ege Üniversitesinin, ilk yıl aldığı öğrenci sayısı 187 öğrenci oldu. Görüldüğü gibi çok mütevazi ölçüler içinde eğitim hayatına başladı.

Ege Üniversitesi Kuruluş Kanunu’nun gerekçesinde, Üniversitenin ilerdeki görevleri, genişleme olanakları sayılmış, açılması uygun görülen fakülteler belirlenmiş ve bu arada Hukuk Fakültesi’nden de söz edilmiştir. Gerçek şudur ki, o zaman söz konusu edilen fakülteler içinde en son açılan Hukuk Fakültesi olmuştur.

Ege Üniversitesi’nde bir Hukuk Fakültesi’nin açılması konusu ile daha açıldığını izleyen yıllarda ilgilenmeye başladım. 1955 yılında Doçent olarak Ankara Hukuk Fakültesi’nde, Roma Hukuku dersini okutuyordum. Kürsüde profesör bulunmadığı için dersin tümü üzerimde idi. O yıllarda üniversite giriş sınavları yapılmadığı için Fakültelerde kayıtlamalarda sınır yoktu. Laboratuar olanakları kısıtlı olan bazı fakülteler özel giriş sınavları yaparlardı. Hukuk Fakültelerinde böyle bir problem bulunmadığı için kayıtlanma sınırlı değildi. Bunun sonucu olarak Fakülte çekemeyeceği bir öğrenci akınına uğramıştı. Fakültenin o yıllarda 12.000 öğrenci sayısına kadar vardığını hatırlıyorum. Bu öğrencilerin, önemli bir kısmının indirim sağlayan pasolardan yararlanmak için Fakülteye kayıtlandıkları bir gerçek idi, ama buna rağmen gene de okumak isteyen öğrencilerin sayısı çok yüksek idi. 1956 ve 1957 yıllarında elemeye çıkan Roma Hukuku dersinden her defa 2500 den fazla öğrencinin sınavlara girdiğini hatırlıyorum. Sınav kağıtlarının okunması bir aydan çok vakit alırdı.

İstanbul Hukuk Fakültesi de bu durumda idi. Sık sık ele alınan bir konu, üçüncü hatta dördüncü bir Hukuk Fakültesinin açılması gereği idi. İzmir’de bir Hukuk Fakültesinin açılması gerektiğine o tarihte içtenlikle inanmıştım. O kadar ki, 1955-1957 ders yılında öğrencilere bir anket şeklinde hangi ilden olduklarını sormuş ve üçte birinin Ege bölgesinden olduğunu görmüştüm. Herhâlde İzmir’de bir Hukuk Fakültesinin açılması gereğine inanmıştım.

İzmir Üniversitesi’nin ilk rektörü, Prof. Dr. Muhittin Erel ailece yakınımızdı. Kendisini Ege Üniversitesi rektörü olduktan sonra Ankara’da ilk gördüğümde, İzmir’de bir de Hukuk Fakültesi açılıp açılmayacağını sorduğumda, «Açılacak ama, daha sonra» demişti.

Prof. Dr. Muhittin Erel ile Hukuk Fakültesi konusunda ilk uzun görüşmem 1959 yılının ilk baharında oldu. Atatürk Bulvarı’ndan Sağlık Bakanlığına doğru iniyordum. O zamanlar Atatürk Bulvarı’nın kaldırımları daha genişletilmemişti. Yüksel Palas Oteli’nin kaldırım üzerinde, oturulabilen bir terası vardı. Prof. Erel orada oturuyordu. Geçerken beni gördü, seslendi, yanına gittim, oturdum. Babamı annemi, kardeşlerimi sordu, sonra söz Ege Üniversitesi’ne geldi. Üniversitenin gelişmesindeki güçlüklerden bahsetti. Fen Fakültesinin açılması arzusundan bahsetti (Bu Fakülte sonra 1961’de açılabildi). Ben konuyu Hukuk Fakültesine getirdim. Prof. Erel:

Bugünkü Hükümetin Hukuk Fakültelerine karşı sempatisi yok. Sanırım kurulması güç olur. Ama bu durum değişebilir. İlk seçimlerde iktidar da değişebilir. Hukuk Fakültesi o zaman söz konusu olabilir. Ancak bir Fakülteyi kuracak bir kişi ister. Bizde her şeyi bir kişi sürükler. Bu işi üzerine alır mısın? İzmir’e gel bu işi üstlen. Ne zaman Profesör oluyorsun?

– En erken 1960 sonunda. Ancak Fakültemi tümü ile terk etmem mümkün değil. Dersimde tek öğretim üyesiyim. Fakülte bu eksiğini tamamlamak için beni yıllarca İtalya’ya gönderdi. Ankara Hukuk Fakültesi’ni yüz üstü bırakamam. Ama buradan elimden geleni yapar yardımcı olurum. Kaldı ki, biz çok kalabalık bir Fakülte değiliz. İstanbul Hukuk Fakültesi’nin öğretim üyesi bizden çok fazladır; İzmir Hukuk Fakültesi’nin öğretim üyelerini daha çok İstanbul sağlayabilir sanırım. İstanbul’dan bir Profesör İzmir’de bir Hukuk Fakültesinin kuruluş çalışmalarını üzerine alamaz mı? dedim.

Muhittin Erel, her halde geniş tecrübesine dayanarak İzmir’deki fakültelerin çoğunlukla Ankaralı öğretim üyeleri tarafından doldurulacağı kanısında olduğunu anlattı.

İzmir’de bir Hukuk Fakültesi açılması konusunu aynı yıl içinde o devrede Parlamentoda bulunan Prof. Dr. Vamık Tayşi ile de konuşmuştum. Prof. Dr. Vamık Tayşi’yi, Türk-Alman Kültür İstişare Kurulu’ndan tanıyordum. İkimiz de bu kurulda üye idik. Prof. Dr. Vamık Tayşi: -Bugün havanın müsait olduğunu sanmıyorum. Biraz daha beklemek gerekir, demişti.

Belki bu sözlerin etkisi ile bir müddet bekledim. Hiçbir teşebbüste bulunmadım. 1961 yılında Profesör olmuştum. 1964 yılında Ankara Hukuk Fakültesi Dekanı seçildim. Bu arada Türkiye’de üçüncü bir Hukuk Fakültesinin açılması için önemli bir girişimde bulunulmuş ve Konya Hukuk Fakültesi için Milli Birlik Hükümeti zamanında bir ön karar alınmıştı. Bu karardan sonra Hükümet Ankara Hukuk Fakültesi’ne müracaat etmiş, Konya Hukuk Fakültesi’nin eğitimini üstlenebilip üstlenemeyeceğini sormuştu. Konu Fakülte Kurulunda uzun boylu tartışıldıktan, sonra hemen hemen oy birliğine yakın bir çoğunlukla Konya Hukuk Fakültesi’nin eğitimini Ankara Hukuk Fakültesi üzerine almıştı. Bir müddet için İzmir’de bir Hukuk Fakültesi fikrimin ikinci planda kalışının sebebi belki de bu idi. Ancak bütün hazırlıklara ve verilen kararlara rağmen Konya Hukuk Fakültesi projesi gerçekleşememiştir.

II- Prof. Dr. Mustafa Uluöz’ün Ege Üniversitesi Rektörü bulunduğu dönemdeki çalışmalar (1967)

Dekanlık görevime başladığım 1964 yılından sonra Ege Üniversitesi’ne bağlı bir Hukuk Fakültesi açılması problemi ile yeniden yakından ilgilendim. O devirdeki fakültelerin tüm dekanları Üniversitelerarası Kurulun üyesi idiler. Üniversitelerarası Kurul 1965 yılı içinde çeşitli sebeplerle tekrar tekrar toplanmıştı. Daha ilk toplantıda yanımda oturan o zaman Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Uluöz idi. O gün yemekte de aynı masada beraber yemek yedik. Kendisine fikrimi açtım, «İzmir’de, bir de Hukuk Fakültesi olmalı» dedim. Prof. Uluöz’ün cevabı beni şaşırttı, sevindirdi:

– Ben de öteden beri aynı fikirdeyim dedi. Bilseniz, senatomuzda hukukçu üyelerin olmayışı ne kadar büyük bir eksiklik. Kurduğumuz komisyonlarda da hukukçular yok. Üniversite Yönetim Kurulunda hukukçu bir dekanın bulunması ne kadar iyi olur.

Sonra konuyu daha da geniş tuttu ve dedi ki :

– İzmir bir sanayi bölgesi. Sanayi odası var, bankalar çok, ona bağlı olarak sanırım İzmir adliyesinde çok önemli konularda davalar olur. Böyle bir ortamda hukuk profesörlerinin bulunması sanırım çok lüzumlu bir şey. Ne olsa ilmi katkı çok büyük olur.

Prof. Dr. Mustafa Uluöz’ün olumlu geniş görüşü beni çok etkilemişti.

Prof. Uluöz ile bu konuyu bir daha hiç bırakmadık. Çok sürmedi, kendisi Ege Üniversitesi rektörü oldu. Bunu duyduğum gün telefonla kendisini tebrik ettim; telefonda söylediği ilk şeylerden biri, «Şimdi Hukuk Fakültesi kurabiliriz» oldu.

Beni İzmir’e çağırdı. Yıl 1967 idi. Hukuk Fakültesinin ilk anda bulunması gereken öğretim üyelerini, yer imkanını, kütüphanesini, memurunu hesapladık. Konuyu ilk olarak planlamaya götüren ve orada ilk defa ortaya atan Prof. Uluöz oldu. Sanırım ilk defa Ege Üniversitesi Senatosu’nda bu fikri ileri atışı, 1967’de oldu. Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin açılışını görmeden vakitsiz ölen Prof. Dr. Mustafa Uluöz’ü sanırım Hukuk Fakültesi mensupları unutmamalıdır. Konuyu, Ege Üniversitesi içinde en çok hazırlayan odur. Fakülteyi 1968 veya 1969 da açabilip açamayacağımızı onunla çok ayrıntılı olarak konuşmuştuk. 1968 yılı başında tekrar İzmir’e gittiğimde, bana:

«Üniversite Kampüsünün projesinde Hukuk Fakültesi’nin yeri yok. Nereye koysak» dedi. Projenin büyük haritasını masaya yaydık. Ziraat Fakültesi ile Mühendislik Fakültesi arasında bırakılmış olan boş alanın en dibine Hukuk Fakültesi’nin konmasını önerdim. O da uygun gördü. O tarihten sonra basılmış olan Ege Üniversitesi Kampüs planlarında o yere bir «H» (= Hukuk) ilâve edilmiştir. Bu, daha evvelki projelerde yoktu.

1968 yılı Türkiye’de Üniversitelerin çok güç bir senesidir. İlkbaharda birçok fakülte öğrenciler tarafından işgal edilir. Ankara Hukuk Fakültesi de bunlar arasındadır. Binayı işgal eden öğrenciler sınav ve ders yönetmeliğinde değişiklikler de istemektedir. Bu konu Profesörlerin birinin evinde toplanmış olan Fakülte kurulunda müzakere edildiği vakit ilk anda bu talebin reddine daha yakın olan görüşler yavaş yavaş değişir. Ufak bir grup öğretim üyesi, 6 kişi, buna şiddetle karşı çıkar, öğrenci tazyiki altında ve binanın geri alınmasının ivazı gibi bir yönetmelik değişikliğinin vereceği zararı anlatmaya çalışır. Fakat çoğunluğu ikna edemez. Seneler geçtikten sonra ne kadar yanlış verildiğini bütün öğretim üyelerinin anladıkları o kararlar, o gece, 6 karşı oy ile çıkar. Bu 6 öğretim üyesi muhalefet şerhlerini karara eklerler. Bu altı öğretim üyesi Doç. Dr. Özcan Karadeniz, Doç. Dr. Burhan Gürdoğan, Doç. Dr. Gürgân Çelebican, Doç. Dr. Eralp Özgen, Doç. Dr. Erdoğan Göğer ve ben, Prof. Dr. Kudret Ayiter idiler. Bu altı öğretim üyesi, kararın alındığından iki gün sonra Doç. Çelebican’ın evinde toplanmış alınan son kararlardan sonra, bu hava içinde bu Fakültede kalmak istemediklerini söylemiş ve toplu olarak ayrılmayı düşünmüştür. Ben o zaman, «Toplu olarak İzmir’e gidelim ve Hukuk Fakültesinin ilk sınıfını oluşturalım» fikrini ortaya attım. Bunu hepsi kabul etti. Toplu bir ekip halinde İzmir’e gidileceği Fakültede duyulması üzerine daha sonraki günlerde Prof. Dr. Seza Reisoğlu, Doç. Dr. Adnan Güriz ve Doç. Dr. Mualla Öncel de İzmir’e gitmek istediklerini bana bildirdiler ve bazısı yapılan ikinci toplantıya da katıldı.

Bu ikinci toplantıdan, sonra İzmir’e gittim. Temmuz ortası idi. Rektör Mustafa Uluöz’e kısaca:

– Hazırız, geliyoruz. Ekip tamam dedim.

Geçici bir bina işini hal ettik.

– Önemi yok diyordum. Biz her yerde derse başlarız. Tek Fakülte kurulsun. O kararı alın.

Bir gün sonra Üniversite Yönetim Kurulu toplantısı vardı. Prof. Uluöz beni de iştirak ettirdi. Yanılmıyorsam o zaman Ege Üniversitesi’nin 4 fakültesi vardı. Bütün hazırlıklarımızı anlattım. Hazır olan ekipteki öğretim üyelerini tanıttım. Bir gün sonra senenin son Senatosu toplantısı vardı. Aynı akşam Prof. Vamık Tayşi’yi gördüm. Senatoda kararın çıkması için elinden geleni yapacağını söyledi.

Senato toplantı günü, hastahanede eşi doğum yapan baba gibi, Senato salonu önündeki koridorda ve holde ileri geri dolaştım durdum. Rektör konuyu gündeme ilâve ettireceğini söylemişti, belki gerekir, izahat istenir diye  uzaklaşmamamı istemişti.

Ne yazık ki karar alınamadı. Rektör Uluöz, red kararı çıkması tehlikesini sezdiği için konuyu geri almış ve karara bağlatmamıştı. Red edilmesi halinde konuyu yeniden canlandırmanın güçlüğünü hesaba katmıştı. Bu hareketi çok isabetli olmuştur.

Peki neden bir olumlu karar alınamadı? Rektör Uluöz’ün bana toplantıdan sonra yaptığı açıklama şu oldu: 1968 Olayları Ege Üniversitesi’nde olmamıştı. Olayların en şiddetli geçtiği Fakülteler de İstanbul ve Ankara Hukuk Fakülteleri idi. Ege Üniversitesi’nde bir Hukuk Fakültesinin açılması ile oraya da olayların sıçrayabileceği görüşü hakim olmuş ve hukuk ve sosyal bilimler alanında Fakültelerin şimdilik açılmaması fikri benimsenmiş, «Hukuk Fakültesi ile beraber bize dert de gelir» denmiştir.

Karar olumlu olaydı, Milli Eğitim Bakanı tarafından onaylanır, Planlama tarafından uygun görülür mü idi? Bunu önceden, söylemek güç. Ancak Planlamada gerekli dairede yetkililer ile bizzat konuşmuştum. Onaylayacaklarını söylemişlerdi. Üniversitedeki öğrenci olayları o gün yeni bir fakültenin açılması için çok olumlu idi. Sanırım Senatonun olumlu bir kararı ile 1968 yılında Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi açılabilirdi. Rektör Uluöz de o gün için aynı görüşte idi.

Ancak yapılan çalışmaların, konunun senatoya kadar getirilmesinin faydasız kalmadığı, onu izleyen senelerde açıkça görüldü. Denebilir ki «İzmir Hukuk Fakültesi» konusu artık bir daha unutulmadı. Zaman zaman yeniden Senatoya geldi, yeni kararlar verildi ve konu canlı kaldı.

III- Ankara Hukuk Fakültesinin Girişimi (1970)

1970 yılı başında konunun yeniden canlandırılması gereğine inanarak Ankara Hukuk Fakültesi Profesörler Kuruluna bir teklif getirdim. «Kurulması düşünülen İzmir Hukuk Fakültesinde eğitimin Ankara Hukuk Fakültesi tarafından yüklenilmesi»ni önerdim. Konu kurulda etraflı konuşuldu. Konya Hukuk Fakültesi hakkında hemen hemen 10 yıl evvel verilmiş olan kararın artık uygulanmayacağı kanısı hakim oldu ve İzmir Hukuk Fakültesi kurulursa Ankara Hukuk Fakültesi’nin bu Fakülteye destek olması, prensip itibariyle kabul edildi. Bununla da kalınmadı. O zamanki Fakülte Dekanı Prof. Dr. Uğur Alacakaptan ve benim Fakülte adına İzmir’e gitmem ve kurulacak yeni Hukuk Fakültesi için gerekli temasları yapmam karara bağlandı. Nisan 1970 sonunda Prof. Alacakaptan’la İzmir’e gittik. Rektörle bir çok Fakülte Dekanı ve Senato üyeleri ile görüştük. Bu konuşmalarda şahsen edindiğim intiba şu oldu: 1968 olaylarından sonra Fakülte öğrencileri politik akımlara daha çok yaklaşmışlar, Fakültelerde sol ve sağ çekişmeleri başlamıştı. Fakültelerde ilk şiddet hareketleri hatta öldürmeler bu arada olmuştu. İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültelerinde de olaylar olmuştu. İzmir o devirde bu olaylardan nisbeten uzaktı ve bu olayların bazı Fakülteler tarafından Üniversitelere getirildiği kanısı vardı. Kısacası, bir çekişme ve ürkme vardı. O günlerde İzmir’de yaptığımız ilk konuşmalardan sonra durumun daha olgunlaşmadığına ve daha bir müddet sabretmenin gerektiğine kani oldum. O konuşmalarda başka bir kanıya daha vardım: İzmir’deki öğretim üyeleri kendi içlerinden, İzmir’den gelen öğretim üyeleri ile kurulacak bir Hukuk Fakültesine karşı daha olumlu davranacaklardır. Bunu anlayışla karşılamak gerekirdi. Vakıa arada, 30.4.1969 gün ve 1170 sayılı Kanunla İzmir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, Ege Üniversitesine bağlı İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi olmuştu. Bu Fakültede bir Hukuk Kürsüsü ve bu kürsünün hukukçu Profesör ve Doçentleri vardı, ancak 1170 sayılı Kanun Anayasa Mahkemesinde bir davanın konusu olmuştu ve bu dava devam etmekte idi. Bu bakımdan İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinin durumu o anda pek belli değildi.

IV- Ege Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı bir Mukayeseli Hukuk Enstitüsü kurulması girişimi (1973)

İzmir Hukuk Fakültesinin kurulması işini İzmir’den takip eden, bu işin «başını» İzmir’den çeken birine ihtiyaç vardı. Çok geçmeden bu görevi Prof. Dr. Mahmut Birsel üzerine aldı. Bilhassa Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı olduğu 1973 yılından sonra Hukuk Fakültesi’nin kurulması için büyük gayret sarf etti. O arada Planlama Türkiye’de iki Hukuk Fakültesi’nin yeteceğine dair bir karar vermişti. Anladığım kadar, Prof. Birsel Senato içindeki havanın da bir Hukuk Fakültesi’nin kurulması için yeteri kadar olumlu olmadığını anlamıştı. O zaman başka bir yol düşündü. Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı Araştırma Enstitüleri vardı. Rektörlüğe bağlı bir Hukuk Araştırma Enstitüsü kurmayı ve ilerde Ege Hukuk Fakültesini bu Enstitü bünyesi içinden çıkarmayı düşündü. İki defa Ankara’ya bana geldi. Bu fikrini açtı, çok etraflı olarak konuştuk. O anda mevcut ve fazla faal olmayan «Milletlerarası İktisadi Münasebetler Araştırma Enstitüsü»nü bir Mukayeseli Hukuk Araştırma Enstitüsü haline getirmeyi de düşünüyordu. Bana bu Enstitünün ve Rektörlüğe bağlı diğer Enstitülerin Yönetmeliklerini getirdi, benden bir Hukuk Araştırmaları Enstitüsünün yönetmeliğini hazırlamamı istedi. «Avrupa Hukuku, Akdeniz Hukuku ve Karşılaştırmalı Hukuk Enstitüsü» üzerinde mutabık kaldık. Yurt dışındaki çeşitli Enstitülerin Yönetmeliklerini getirdim, onları inceledim ve düşündüğümüz gibi bir Enstitünün yönetmeliğini hazırladım. Araya uzun bir hastalığım girdi, bu bakımdan geciktim. Mahmut Birsel’de işini takip eden bir kişinin heyecanı vardı. Halâ mektuplarım arasında «Avrupa Hukuku Enstitüsü üzerindeki raporunuzu bekliyoruz» dediği 6.l0.l973 tarihli tekidi durur.

Prof. Birsel bir taraftan bu hazırlığı yaparken diğer taraftan konuyu doğrudan doğruya da ele aldı. Ege Üniversitesi Senatosundan 27.11.1973 tarihinde, 16 sayılı toplantıda, 25 sayılı bir karar çıkarttı. Karar aynen şöyledir :

Karar : 25

Ege Üniversitesi bünyesi içinde bir Hukuk Fakültesi açılması olanaklarının araştırılması nedeniyle bir komisyon kurulmasını isteyen Senato üyesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mahmut Birsel’in 20.11.1973 tarihli önerisi okundu.

Görüşmelerden sonra; Bu konuyu incelemek üzere; Prof. Dr. Mahmut Birsel’in başkanlığında; Prof. Dr. Hasan Olalı, Prof. Şükrü Postacıoğlu, Prof. Dr. İrfan Baştuğ, Prof. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. İlhan Akipek ve Prof. Dr. İlhan Akın’dan ibaret bir komisyonun kurulmasına oybirliğiyle karar verildi.

Bu komisyon bir taraftan kurulmuş olsun, bununla da yetinmedi, İzmir’de bir Hukuk Fakültesi’nin kurulması bakımından tanınmış ve Türkiye’nin durumunu bilen bir hukukçudan bir mütalâa almayı doğru buldu. Bunu benimle de konuştu. Prof. Dr. ErnstHirş üzerinde derhal mutabık kaldık. Prof. Birsel onun eski bir öğrencisi idi. Ben Fakültede Prof. Hirş ile yıllarca beraber çalışmıştım. Kendisine ilk olarak ben yazdım, Prof. Birsel de Ege Üniversitesi’nden resmen yazdı. Prof. Hirş bu talebi büyük bir memnuniyetle kabul etti ve aynen şu mütalaayı verdi :

Türkiye’nin bugünkü şartları altında Ege Üniversitesi çerçevesi dahilinde bir Hukuk Fakültesinin kurulması artık elzem olmuştur. Zira;

  1. Takriben 40 milyon nüfuslu bir milletin, Atatürk’ün kendisine verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak görevini yerine getirmek için, yüksek öğrenime dayanan hukuk mesleğinin türlü bilim ve uzmanlık kollarında lüzumlu elemanlara ihtiyacı büyüktür. Aynı nüfuslu devletlere kıyas edilirse, yalnız iki hukuk fakültesi gerçek ihtiyaçlara kifayet edemez. Zaten İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültesinde tahsil gören talebelerin sayısı artık o kadar çoğalmıştır ki sözü geçen iki fakülte -bütün uğraşmalarına rağmen- Yeni Üniversiteler Kanununun 3. maddesi (b) bendinde yazılı görevlerini gereği gibi yerine getirememektedirler. Lisans imtihanını kazanmış olan genç hukukçuların bilgi seviyesinin genel olarak son seneler zarfında düşmüş olması inkâr edilemez. Nitekim İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültelerinin mezunları Zürih Hukuk Fakültesinde Hukuk Doktorasını yapmak istedikleri zaman daha önce İsviçre’de yeniden hukuk tahsilini görüp İsviçre Lisans imtihanını kazanmış olmaları şarttır. Bundan on yıl önce böyle bir şart yoktu. Olsa olsa bir muadelet imtihanı kafi idi. İzmir’de bir Hukuk Fakültesi açılacak olursa, İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültelerinin yükü hafifletilecek ve bunun neticesi olarak öğrencilerin seviyesi yükselecektir.
  2. Ege Üniversitesinin İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinde Hukuk Kürsüsü varsa da, işbu fakülte içinde hukuk mesleğine has bir öğrenim dalını kurmak bence maksada elverişli değildir.
  3. a) Gerek Türkiye’de gerekse Almanya’da yapılan tecrübeler menfî neticeler vermiştir. Mesela; 1933 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi içinde Enstitü şeklinde bir iktisat ve içtimaiyat dalı mevcut olduğu halde ancak iktisat ve içtimaiyat öğrenimi ayrı ve müstakil bir fakültenin içinde yapıldığı zamandan beri Türkiye’nin ihtiyaç gördüğü bilgi ve tecrübe sahibi olan gerçek iktisatçılar yetiştirilebilmektedir. Almanya’da bundan on yıl önce kurulan Konstanz Üniversitesindeki Sosyal İlimler Fakültesi içinde Hukuk tedrisatı da öngörülmüş olmasına rağmen işbu yol muvaffak olamadı. Bundan dolayı, -diğer Alman Üniversitelerinde olduğu gibi- Konstanz Üniversitesinde de bundan iki yıl önce ayrı bir hukuk fakültesi kurulmuştur.
  4. b) İktisatçılar için hukukun temel bilgileri ne kadar faydalı ve lüzumlu iseler, hukukçular için de sosyal temel bilgiler elzemdir. Bununla birlikte hukukçunun düşünüş tarzı iktisatçının düşünce tarzından farklıdır. Nitekim; cemiyet hayatında iktisatçının rolü hukukçunun fonksiyonundan ayrıdır; bundan dolayıdır ki, İktisat Fakültesinde iktisadi ve ticari bilimler siklet merkezini teşkil ettiği halde hukuk fakültelerinin siklet merkezi hukukî bilgilerdir.

Kısacası; hukuk mesleğinin. her hangi bir dalında hukukçu sıfatıyla çalışmak isteyen kimsenin bir hukuk fakültesinin mezunu olması kanuni şarttır. Hattâ Hukuk doktorasını yapmak isteyen kimse için bir Hukuk Fakültesinin diplomasını kazanmış olmak, şarttır.

  1. Bir devletin içinde birden fazla Hukuk Fakültesi bulunduğu takdirde tedrisatın gayesi ve programları esas itibariyle aynı olmakla beraber tedrisat metodları farklı olabileceği gibi seçimlik derslerinin konuları da aynı olmayabilir. Başka bir tabirle, her fakültenin kendisine has bir şahsiyeti vardır. 1925 yılında Ankara’da bir Hukuk Fakültesi kurulduğu zaman işbu yeni fakülte (veya daha doğrusu, Hukuk Mektebi) İstanbul Darülfünun Hukuk Fakültesinden maksat ve ruh itibariyle pek farklı idi. İstanbul Hukuk Fakültesi 1933 yılında islâh edildiği zaman yeni prensiplere göre tanzim ediliyordu. O zamandan beri 40 yıl geçmiş, Türkiye’nin gelişmesi pek önemli olduğu gibi, dünyanın teknik, ekonomik ve hukuki şartları değişmiştir. İzmir’de yeni bir Hukuk Fakültesi kurulduğu takdirde, böyle bir kuruluş bugünkü şartlara uymalıdır. Bir yandan Avrupa hukuku gibi yepyeni hukuk dallarına önem verilmesi lazım geldiği gibi cemiyet ve teknik sahalarındaki gelişmenin neticesinde meydana gelen yepyeni hukuk meselelerinin çözümlenmesine elverişli hukuk laboratuarları da kurulmalıdır. Ege mıntıkasının merkezi olan İzmir’deki bir Hukuk Fakültesi, araştırma ve öğretim işlerinde bu mıntıkanın sosyal ve ekonomik hususiyetlerini de nazarı itibara alarak İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültelerinde işlenmiş olan konulara önem verebilecektir.

Sözlerimin kısası; Türkiye’nin bugünkü hayat şartları altında Ege Üniversitesi’ne artık bir Hukuk Fakültesinin ilave edilmesi zaruret haline gelmiştir.

Prof. Dr. E. Hirş

Bir taraftan da, Ege Üniversitesi Senatosu’nun 27.11.1973 tarihinde bir araya getirdiği altı öğretim üyesi -kararda dendiği gibi- «bir Hukuk Fakültesi açılması olanaklarını araştırmak» için toplanmışlar ve 27 Nisan 1974 tarihinde şu raporu vermişlerdi.

Ege Üniversitesinde Hukuk Fakültesi Açılması Konusunda Rapor

Nüfusu kırk milyona yaklaşan Türkiye’de son yıllarda Üniversite sayısı hızla artmakta olmasına rağmen sadece, iki Hukuk Fakültesi ile yetinilmektedir. Nüfusu aynı olan diğer batı ülkeleri göz önünde tutulursa, iki Hukuk Fakültesinin memleket ihtiyaçlarını karşılayamayacağı kolayca anlaşılır.

Memleketin hukukçu ihtiyacını sağlamak için, mevcut iki Fakültenin kapasitesini arttırmak ne mümkün, ne de isabetli bir yoldur. Zira hukuk öğreniminin küçük gruplar halinde yapılmasının faydaları hemen her memlekette anlaşılmış bulunmaktadır. Kaldı ki, yer itibariyle İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültesine yeni bina sağlamak imkanı mevcut değildir.

Yukarıda açıklanan sebeplerle, Türkiye’de yeni Hukuk Fakültesi açılması bir ihtiyaç hatta bir zorunluluktur.

Yeni Hukuk Fakültesinin, memleketimizin üçüncü büyük Üniversite şehri İzmir’de Ege Üniversitesi bünyesi içinde açılması en isabetli çözüm yolu olacaktır. Bir kere, böyle bir fakülte ile Ege Üniversitesi gibi gelişmesini tamamlamak üzere olan büyük bir Üniversitenin önemli bir eksiği tamamlanacaktır. Öte yandan bu Fakülte, tüm Ege Bölgesinin hukuk öğrenimi yapmak isteyen öğrencilerinin ihtiyacını karşılayacaktır. Ege Hukuk Fakültesi, İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültelerinden bu yeni Fakülteye gitmeyi arzu eden öğretim üyelerinin katılması ile öğretim kadrosunu da kısa zamanda tamamlayabilecektir.

Nihayet bu yeni Fakülte, bölgenin sosyal ve ekonomik bünyesinin gerektirdiği yeni konuları da programına alarak bu açıdan da bir ihtiyaca cevap verecektir.

V- Ege Üniversitesi Senatosu Hukuk Fakültesini açma kararı veriyor (1975)

Aslında gerekli bütün sorunlara değinmeyen ve kanımca yetersiz olan bu rapor Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nde hiç bir muamele görmeden 14 ay kalmış ve nihayet Senatonun 1.7.1975 tarihli oturumunda ele alınmıştır. Her halde bu uzun beklemenin bir sebebi, Prof. Birsel’in Rektör yardımcılığından ayrılmış olması idi. 1.7.1975 tarihinde Senatonun almış olduğu karar aynen şöyle idi

Karar : 14

Üniversitemizde bir Hukuk Fakültesi açılması hakkındaki muameleli evrak’ın incelenmesine geçildi.

Yapılan görüşmelerden sonra;

  1. a) Üniversitemizde bir Hukuk Fakültesi açılması teklifinin kabulüne,
  2. b) Kuvvetli bir gerekçe hazırlanarak, Senatoya getirilmeden üst makamlara arzına,
  3. c) Gerekçeyi hazırlamak üzere; Prof. Dr. Yusuf Vardar’ın başkanlığında: Prof. Dr. Mahmut T. Birsel, Prof. Dr. Cengiz Pınar, Prof. Dr. İrfan Baştuğ ve Prof. Dr. Kudret Ayiter’den ibaret komisyonun kurulmasına, oybirliğiyle karar verildi.

Bu suretle yıllardan beri beklediğimiz karar, hem de toplantıya katılan 21 üyenin oybirliği ile verildi.

1.7.1975 akşamı, çok geç saatte, Ankara’daki evimde telefon çaldı. O günkü karara katılmış olan eski Rektör Prof. Dr. Mustafa Uluöz telefonda beni arıyordu :

– Müjde haberimin karşılığını isterim. Çocuk doğdu. Hem de oybirliği ile doğdu. Hukuk Fakültesinin açılması, Senatoda karara bağlandı.

Uzun zamandır, o andaki kadar sevinmemiştim.

O yaz, 15 Temmuzdan itibaren Ayvalık yakınında, Altınova’daki Üniversite sitesinde tatilimi geçiriyordum. Kurulan Komisyonun başkanı olan eski Rektör Prof. Dr. Yusuf Vardar, Ağustos ortasında bizi toplantıya çağırdı. İzmir’de toplandık, olağanüstü sıcak günler idi. İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinde ve Rektörlükte biraz serin yerlerde günlerce çalıştık, dağıldık. Üyeler ayrı ayrı rapor bölümleri hazırladı. Tekrar toplandık. En genç üyemiz Prof. Dr. İrfan Baştuğ raportörlüğü yapıyordu. Ayrı rapor bölümleri birleştirildi, tümü ifade birliğine getirildi ve Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesinin bir nevi «Gerekçesi» ortaya çıktı. Bu rapor, bu gerekçe, sonraları çok kullanıldığı ve daima elde kaldığı için Fakülte Kuruluşunun tarihi bir vesikası sayılabilir. Çok yere verileceği hesaba katıldığından, temiz ve özel kağıda yazdırılarak çoğaltıldı, üzerine «Ege Üniversitesinde Bir Hukuk Fakültesi Kurulması Hakkındaki Teklif ve Gerekçesi» adı basıldı.

Bu raporu buraya aynen almayı doğru görüyorum.

EGE ÜNİVERSİTESİNDE BİR HUKUK FAKÜLTESİ KURULMASI HAKKINDAKİ TEKLİF VE GEREKÇESİ

1 — Teklifin Kanuni dayanağı

Ege Üniversitesinin Kuruluşu Hakkındaki 20.5.1955 tarihli 6595 sayılı Kanunun gerekçesinde Ege Üniversitesi bünyesinde bir Hukuk Fakültesi açılması düşünüldüğü halde, bu fakültenin bugüne kadar kurulamamış olması önemli bir eksikliktir.

Ege Üniversitesi, Gelişme Projeksiyonları içinde Hukuk Fakültesinin kurulmasına daima yer vermiş ve Kuruluş Kanununun savunmasını Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapan merhum Refik Şevket İnce ile İstanbul Hukuk Fakültesi Ord. Profesörlerinden Hıfzı Veldet Velidedeoğlu kendi Hukuk kütüphanelerini ileride kurulacak Hukuk Fakültesinden yararlanılması kaydı ile Üniversiteye hibe ya da vasiyet etmişlerdir.

Diğer taraftan, İstanbul ve Ankara Hukuk Fakülteleri, öğrenci yığılımı nedeniyle, bütün uğraşılarına rağmen, 1750 sayılı Üniversiteler Kanununun 3. maddesi (b) bendinde yazılı görevlerini gereği gibi yerine getirememektedirler.

Üniversitemiz Senatosu ilişik 1.7. 1975 tarihli ve 90/14 sayılı ve oy birliği ile alınmış kararına dayanarak, 1730 sayılı Üniversiteler Kanununun 43. maddesinin öngördüğü yöntem içinde ve aşağıdaki gerekçelerin ışığında, Ege Üniversitesinde bir Hukuk Fakültesi kurulmasını teklif etmektedir.

II — Hukuk Biliminin ve Uygulamalarının Kazandığı Yeni Anlam ve Boyutlar

(a) Dünyadaki Gelişimler Açısından

Hukuk biliminde, özellikle II. Dünya Savaşından sonra yepyeni gelişmeler olmuştur. Bir taraftan hukuk bilimine, çağın gelişmesiyle, (Plânlama Hukuku, Sermaye Piyasası Hukuku, Avrupa Hukuku ve özellikle Ortak-Pazar Hukuku, Çevre Hukuku gibi) yeni hukuk alanları katılmış, diğer taraftan bunlara paralel olarak mevcut hukuk disiplinlerine yeni görüş açıları getirilmiştir.

Bunun yanında, son 25 yıl içinde birçok yeni çalışma alanları hukuk eğitimiyle yetişmiş insan gücüne ihtiyaç göstermiştir. Bu günün hukukçuları, hakimlik, avukatlık gibi klâsik mesleklerinin geniş ölçüde dışında yeni alanlarda çalışmaktadır.

(b) Türkiye’deki Gelişimler Açısından

Atatürk Hukuk Reformunun özünde çağın koşullarına ayak uydurma ilkesi vardır. Bu yönden Türkiye’de de yukarıda belirttiğimiz hukuk bilimindeki evrensel gelişmeye yer vermek gerekir.

Türkiye’de gerek hukukçunun klasik hukuk mesleklerinde gerekse hukukçuya ihtiyaç duyulan çalışma alanlarında, büyük ölçüde, yetişmiş insangücü eksiklikleri görülmektedir.

Bugün ülkemizde 3118 hakim, 1743 savcı ve 780 noter görev başındadır. Buna karşı 423 hakim, 179 savcı, 10 noter kadrosu açıktır. 780 noterin yarıdan çoğu hukuk fakültesini bitirmiş değildir. Boş kadrolar doldurulsa bile, adalet hizmetleri gene de karşılanmış olmayacaktır. Halkın en çok yakındığı konuların başında adaletin gecikmekte oluşu gelmektedir. Bir davanın idari ve adli yargı organlarında yıllarca karara bağlanmaması, hukukun üstünlüğü kuralına aykırı düştüğü gibi, ülkemizin sosyal düzenini de olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle Kalkınma planında öngörülen adalet reformunun çok yakın bir gelecekte gerçekleştirilmesi kaçınılmaz olmuştur. Yargısal örgütün ülke gereksinmelerine cevap verebilecek duruma getirilmesi için en az bugünkü kadar hakim ve savcıya gerek duyulacağı uzmanlarca belirtilmektedir. Öte yandan yöresel yargı organlarıyla Yargıtay arasında kurulması düşünülen «İstinaf Mahkemeleri»nin bugünkü kadrolarla yürütülmesi olanak dışıdır.

Avukatlık mesleğine gelince, halen mevcut barolara kayıtlı toplam 15.000 avukat vardır.

Tüm avukatların 2/3’si Ankara, İstanbul ve İzmir barolarına kayıtlıdır. Geri kalan 1/3’i ise, 60 baroya dağılmış durumdadır. Başka bir açıdan bakılırsa, ülke nüfusunun %12’sinin yaşadığı bu üç büyük ilimizde yaklaşık 10.000, nüfusun % 88’inin yaşadığı öteki yörelerde yaklaşık 5.000 avukatın barolara kayıtlı bulunduğu görülmektedir.

Bu oransızlığın başta gelen nedenlerinden birisi, endüstri işletmelerinin ve çalışma ilişkilerinin bu üç ilimiz çevresinde kümelenmiş olmasındandır. Aynı durumu bu üç ilimiz dışında da görmekteyiz. Birkaç örnek verecek olursak; Ağrı, Gümüşhane, Artvin, Adıyaman, Muş, Siirt, Sinop barolarına kayıtlı avukat sayısı 20-25’i geçmez iken, Adana, Bursa, Kocaeli, Zonguldak, Mersin barolarında kayıtlı avukatlar 300-500 arasındadır. Avukatlık hizmetlerinin endüstrileşme ile doğru orantılı olarak arttığı, kalkınma plânında öngörülen hedeflere yaklaşıldıkça daha çok hukukçuya gereksinme duyulacağı birer gerçektir.

Bugün ülkemizde hukuk eğitimi yapan, birisi Ankara ve diğeri İstanbul’da olmak üzere iki fakültenin bulunduğu bilinmektedir. İlk bakışta bu fakültelerin ülke gereksinmelerini karşılamağa yeterli olduğu düşünülebilirse de, soruna, kalkınan ve gelişen Türkiye açısından bakıldığında, üçüncü bir hukuk fakültesinin açılmasının ne kadar yerinde, hatta zorunlu olacağı kolayca anlaşılır.

İstanbul Hukuk Fakültesi’ne başvuranların yaklaşık olarak % 30’u, Ankara Hukuk Fakültesi’ne başvuranların % 25’i Ege Bölgesi’nden gelmiştir. Bu durumda Ege’de açılacak bir hukuk fakültesi, hukuk öğrenimi yapmak isteyenlerin yaklaşık olarak üçte birini eğite. bilecektir.

Öte yandan Ege Bölgesi’nde yaşayan ailelerin, çocuklarını Ege Üniversitesi’nde eğitebilmeleri öğrenci ailelerine ve dolayısıyla ülkeye ekonomik ve sosyal açıdan pek çok yarar sağlayacaktır.

Bunun yanında Türkiye’de de son yıllarda, yönetim ve hizmet sektörlerinde, hukukçuya açıkça ve ısrarla ihtiyaç duyulmakta ve aranmaktadır. Kaldı ki Türk hukukçusunun gelişmekte olan ülkemizde hukuk düzeni içinde kalkınmayı ve toplum barışını sağlamada özel bir fonksiyonu vardır.

III — Hukuk Eğitimi Açısından

(a) Dünyada

Hukukçuların genişlemiş olan çalışma alanları sebebiyle, bugün dünyada hukuk eğitimine yeni bir yön verme ve model bulma çabaları vardır. Milletlerarası kuruluşlar ve özellikle Avrupa Konseyi son yıllarda bu konuyu bütün genişliği ile ele almışlardır. Bunun yanında milli düzeyde birçok memleketler (Fransa, İsviçre, Japonya, Almanya gibi) bu konuda geniş çalışmalar yapmışlar ve raporlar hazırlamışlardır.

Bütün bu çalışmalarda varılan ortak nokta klasik hukuk eğitiminin çağın yeni koşullarına uydurulması gereğidir.

(b) Türkiye’de

Ege Üniversitesinde bir Hukuk Fakültesi açılması hakkında Üniversitemize olumlu görüşlerini bildirmiş olan Ord. Prof. Dr. E. Hirş bu konuda aynen şöyle demiştir: «Bir devletin içinde birden fazla fazla Hukuk Fakültesi bulunduğu takdirde tedrisatın gayesi ve programları esas itibariyle aynı olmakla beraber tedrisat metodları farklı olabileceği gibi seçimlik derslerinin konuları da aynı olmayabilir. Başka bir tabirle, her fakültenin kendisine has bir şahsiyeti vardır. 1925 yılında Ankara’da bir Hukuk Fakültesi kurulduğu zaman işbu yeni Fakülte (veya daha doğrusu Hukuk Mektebi) İstanbul Darülfünun Hukuk Fakültesi’nden maksat ve ruh itibariyle pek farklı idi. İstanbul Hukuk Fakültesi 1933 yılında islah edildiği zaman yeni prensiplere göre tanzim ediliyordu. O zamandan beri 40 yıl geçmiş, Türkiye’nin gelişmesi pek önemli olduğu gibi, dünyanın teknik, ekonomik ve hukuki şartları değişmiştir. İzmir’de yeni bir Hukuk Fakültesi kurulduğu takdirde, böyle bir kuruluş bugünkü şartlara uymalıdır. Bir yandan Avrupa Hukuku gibi yepyeni hukuk dallarına önem verilmesi lâzım geldiği gibi cemiyet ve teknik sahalardaki gelişmenin neticesinde meydana gelen yepyeni hukuk meselelerinin çözümlenmesine elverişli hukuk laboratuarları da kurulmalıdır. Ege mıntıkasının merkezi olan İzmir’deki bir Hukuk Fakültesi, araştırma ve öğretim işlerinde bu mıntıkanın sosyal ve ekonomik hususiyetlerini de nazarı itibare alarak İstanbul ve Ankara Fakültelerinde işlenmemiş olan konulara önem verebilecektir.

Sözlerimin kısası; Türkiye’nin bugünkü hayat şartları altında Ege Üniversitesi’ne artık bir Hukuk Fakültesinin ilave edilmesi zaruret haline gelmiştir.»

(c) Ege’de

Halen Ege Üniversitesi’nde, hemen tümü ile teknik, temel ve uygulamalı pozitif bilimlere dayalı 7 fakülte bulunmakta ve Hukuk Fakültesinin eksikliği her yönü ile duyulmaktadır. Üniversiter yapının gereği de Hukuk Fakültesinin kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Esasen İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi Hukuk Bölümü’nde nüve bir öğretim üyesi potansiyeli mevcuttur. İstanbul ve Ankara’da ise öğretim üyesi fazlalığı vardır. Bu öğretim üyesi fazlası Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi kadrolarını tamamen doldurabilecektir. Anılan öğretim üyeleri, kadrolarıyla Ege Üniversitesi’ne geleceğinden, bu kuruluş öğretim kadrosu açısından hemen hemen, yeni bir mali yük getirmeyecektir.

Diğer yönden Ege Üniversitesi’nin yeni binalarına taşınan fakültelerinden boşalan yapılar da önemli bir hizmet imkanı getireceğinden, Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde belli bir dönem yapı yatırım külfeti de söz konusu olmayacaktır.

Tüm bu imkanlar Ege Üniversitesi’nde bir hukuk öğreniminin kolaylıkla yapılabileceğini ortaya koymaktadır. Kaldı ki, çağın koşulları gereği Ege Bölgesinin kendisine özgü sosyo-ekonomik ve jeopolitik sorunlarına dönük bir hukuk öğretimi ve araştırması, ülkemize büyük faydalar sağlayacaktır.

Sonuç: Yukarıda belirtilen gerekçelerin ışığı altında Ege Üniversitesi’nde bir hukuk fakültesi açılması yolundaki senatomuz teklifi Üniversite, Ege Bölgesi ve ülkemiz için çok yararlı ve zorunlu bulunmaktadır.

Bu raporun yazılıp, basılmasından sonra her şeyin bittiğine ve Fakültenin yakından açılabileceğine inanmıştık. Aşırı bir iyimserliğe kapılıp, «Acaba 1975-1976 ders yılında, eğitime başlayabilir miyiz» dediğimiz bile oldu.

VI- DPT, İzmir’de Hukuk Fakültesinin kuruluşuna karşı çıkıyor; buna rağmen kuruluş çalışmaları yürütülüyor (1975)

Bu rapor ilgili Rektörlük yazıları ile -biraz gecikerek- 6.11.1975 gününde Milli Eğitim Bakanlığına ve Devlet Plânlama Teşkilatı müsteşarlığına gönderildi. Konunun Plânlama’da görüşülmesinin çetin olacağı biliniyordu. Ankara’da bulunmam sebebiyle bu işi benim ve Komisyon başkanı Prof. Dr. Yusuf Vardar’ın yapması istenmişti. Plânlamada bir kaç toplantıya katıldım. Prof. Vardar ile beraber Devlet Plânlama Müsteşarı Kemal Cantürk ile iki görüşme yaptık. Durum olumlu görünüyordu. Ancak Planlama Müsteşarlığı 25.12.1975 tarihinde Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne tümü ile olumsuz bir cevap verdi. Fakültenin kurulmasına karşı çıktı. Bu yazı içinde en acı cümle şu idi: «Hukuk Fakültesi mezunlarının yetiştirilmesi diğer meslek elemanlarına göre daha az öncelikli bulunmaktadır». Bu yazıyı Müsteşar Kemal Cantürk bizzat imzalamıştı. Milli Eğitim Bakanlığı Plânlamanın mütalaasına uydu. Senato kararını onaylamadı.

Ege Üniversitesi Senatosu 21 Ocak 1976 da Devlet Plânlama Teşkilatının yazısına cevap hazırlanması için Prof. Şükrü Postacıoğlu, Prof. Dr. Mahmut Birsel ve Prof. Dr. İrfan Baştuğ’dan kurulu bir komisyonu görevlendirdi. Plânlamanın yazısındaki her fikri kuvvetli dayanakları ile çürüten karşı yazı Rektörlük tarafından Plânlamaya gönderildi. Buna Plânlama hiç bir cevap vermedi, veremedi.

Üzerinden 15 ay daha geçti. Ege Üniversitesi bünyesi içinde bulunan İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi, uzun süredir gerçekleştirmek istediği bir bölünmeyi, «İktisat» ve «İşletme» Fakültelerine ayrılmayı Üniversite Senatosuna benimsetti ve Üniversitenin beş yıllık gelişme plânı görüşmeleri esnasında 29.3.1977 günlü toplantıda bu ayırım prensip itibariyle kabul edilerek Milli Eğitim Bakanlığı’na önerildi. Bu karardan bir sonraki 5.4.1977 tarihli toplantıda da Senato Hukuk Fakültesinin açılması hakkındaki eski kararını bir daha tey’it etti. Aynı toplantılarda Ege Üniversitesi’nin yeni Fakültelere ayrılacak olan mevcut Fakülteleri konusu da karara bağlandı. Bu yeni kararlarla Ege Üniversitesi Türkiye’nin en çok Fakülte sayılı Üniversitesi oluyordu. Senato 6.9.1977 tarihinde 190 sayılı top1antıda 17 sayılı Kararı ile bölünen Fakültelerin kadro ve eleman bakımından, nasıl hareket edeceklerini tesbit etti. Bu karara dayanarak İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi 14 Ekim 1977 tarihinde 96/12 sayılı bir kararla bir komisyon kurarak Fakülte bünyesi içinde İşletme ve İktisat Fakültelerinin kurulması ile ilgili tüm hazırlıkları bir rapor haline getirtti. Bu komisyon Prof. Dr. İrfan Baştuğ, Prof. Dr. Ömer Z. Aşıcı ve Prof. Dr. Fikret Sönmez’den oluşuyordu. Bu komisyon bir aydan fazla çalışarak 17.11.1977 tarihinde raporunu verdi. Bu rapora göre Hukuk Fakültesine 3 Profesör, 1 Doçent ve 4 Asistan ayrılıyor ayrıca Hukuk Fakültesine, bir kısmı 1977 malî yılında kullanılmayacak olan 4 Profesör, 7 Doçent ve 7 Asistan kadrosu veriliyordu. Fakültenin 18.11.1977 tarihinde yaptığı Profesörler Kurulunda bu rapor oybirliği ile kabul edilmiş ve aynı toplantıda Hukuk Fakültesine geçmek isteyen öğretim üyeleri tesbit edilmiştir. Hukuk Fakültesinde çalışacak olan öğretim üye ve yardımcılarının, tesbitini aynen buraya almak doğru olur (Prof. Dr. Mahmut Birsel o anda üniversiteden ayrılmış durumda idi.).

 

Kadro Derecesi Ünvanı Adı ve Soyadı Bölümü
1 Prof. Prof. Şükrü Postacıoğlu Hukuk
1 Prof. Prof. Dr. İrfan Baştuğ
1 Prof. Prof. Dr. Bilge Umar
2 Doç. Doç. Dr. Özkan Tikveş
7 As. Şebnem Başoğlu
7 As. Dr. Şeref Ertaş
8 As. Huriye Menemenlioğlu
  1. c) Hukuk Fakültesinin kuruluşuna yardımcı olmak üzere,
  2.     Aşağıdaki öğretim üyelerinin 1750 sayılı kanunun 40. maddesine göre;

Prof. Muhittin Alam

Prof. Dr. Oğuz Çataloğlu

Prof. Dr: Nezihe Sönmez

Prof. Dr. İlhan Postacıoğlu

Prof. Dr. Kudret Ayiter

  1. Prof. Dr. Mahmut Birsel’in ise kadrolu olarak, açılacak Hukuk Fakültesinde görevlendirilmesinin teklif edilmesine oybirliğiyle karar verildi.

Prof. Muhittin Alam o günkü karara göre İktisat Fakültesi Sosyal İlişkiler Kürsüsünde kalmıştı. Daha sonra Hukuk Fakültesi kadrosuna geçmiştir.

Burada bir noktaya özellikle dikkati çekmek istiyorum. Yukarıda sözü geçen üç kişilik komisyonun görevi aslında İşletme ve İktisat Fakültelerinin kurulması ile ilgili hazırlıklar idi. Komisyon Üyesi Prof. Dr. İrfan Baştuğ büyük bir ustalıkla konuyu Hukuk Fakültesine kadar getirmiş, ona gerekli kadroları ayırttırmış ve bu suretle Hukuk Fakültesinin çekirdeğinin oluşmasına imkân sağlamıştır. Prof. Dr. İrfan Baştuğ’un bu hizmeti son derece değerli olmuştur. Bu suretle Hukuk Fakültesi ilk kadrolarına hemen kavuşmuş ve daha binası, eşyası, kitabı hiç bir şeyi bulunmadığı bir anda hocalarına malik bir Fakülte olarak derslere bile başlayabilmiştir. Üçe bölünme kararı İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinin kütüphanesini de içermiştir. (Kütüphanede Hukuk kitaplarının nisbeten az olması, belki bu alanda bir itiraz yapılmamasının hakikî sebebini teşkil etmiştir).

Bu arada, Milli Eğitim Bakanı, Ekim ayı içinde, Hukuk Fakültesinin kurulmasını onayladı.

İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinin 18.11.1977 tarihli «bölüşme» kararından sonra Ege Üniversitesi Senatosu 13.12.1977 tarihinde 31 sayılı kararı ile Hukuk Fakültesinin Kurucu Komisyonunu seçmiştir. Karar aynen şöyledir:

«Komisyonun Prof. Dr. İrfan Baştuğ’un başkanlığında, Prof. Dr. Tevfik Pekin, Prof. Şükrü Postacıoğlu, Prof. Dr. Kudret Ayiter (Ankara Hukuk Fakültesi) Prof. Dr. Kemal Oğuzman (İstanbul Hukuk Fakültesi) dan oluşmasına».

O anda İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi Hukuk Kürsüsünün Başkanı olan Prof. Dr. Bilge Umar’ın bu komisyonda üye olmamasını hiç bir zaman anlayamadım ve Kurucu Komisyon çalışmalarına katılmamasını üzüntü ile karşıladım.

Kurucu Komisyonun Başkanı Prof. Baştuğ, bir taraftan üyeleri 20.1. 1978 tarihi için toplantıya çağırırken, diğer taraftan ilk yazılarını Ankara ve İstanbul Hukuk Fakültesi dekanlıklarına yöneltmiş ve aynen şöyle demişti

Ege Üniversitesi Senatosunun 13. 12. 1977 gün ve 200/31 sayılı, fotokopisi ekli kararı uyarınca, İzmir’de kurulacak üçüncü Hukuk Fakültesinin kurucu senato komisyonu seçilmiş bulunmaktadır. Senatomuzda hakim olan görüş Üniversiter dayanışma ilkesine uyularak, Fakültenin kuruluş aşamasında da İstanbul ve Ankara Üniversiteleri Hukuk Fakültelerinin yardım ve tecrübelerinden yararlanmak olmuştur.

Görev alacak hocalarımızla kişisel ilişki kurup muvafakatlarını almak, size daha önce yazmamızı geciktirmiştir. Komisyon çalışmalarımızın gelişmelerini sizlere de aktarmayı zevkli bir görev telâkki edeceğim.

Durumu tasvip ve müsaadelerinize arz eder, saygılarımın kabulünü dilerim.

Genç Fakültenin ağabeylerinden yardım istediği, onlara daha yaşlı ve tecrübeli olmalarından dolayı saygısını bildirdiği bu yazı Fakültenin kuruluşundaki havayı çok güzel yansıtmıştır. İzmir Hukuk Fakültesi İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültelerine daima kardeşçe bir yaklaşım içinde kalmıştır.

İzmir Hukuk Fakültesi Kurucu komisyonu ilk defa 20 Ocak 1978 de İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinin, Akademi devrinden kalan tarihi toplantı masası etrafında bir araya geldi. Şüphesiz ilk ve en acil problem Fakültenin faaliyete geçebilmesi için bulunması gereken 7 öğretim üyesini bir araya getirebilmekti. O anda Hukuk Fakültesini seçmiş dört öğretim üyesi vardı: Prof. Şükrü Postacıoğlu, Prof. Dr. İrfan Baştuğ, Prof. Dr. Bilge Umar ve Doçent Dr. Özkan Tikveş. Hukuk Fakültesi için ayrılmış 4 Profesör ve 7 Doçent kadrosunun derhal duyurulmasına ve bu kadrolara Medenî Hukuk, Roma Hukuku, Hukuk Başlangıcı, Ceza Hukuku, Ticaret Hukuku, Kamu Hukuku, İş Hukuku, Devletler Umumî Hukuku ve Devletler Hususi Hukuku alanlarında öğretim üyesi alınacağının ilanına karar verildi. Kurucu Komisyonun 20.1.1978 de aldığı kararlar Senatoca 7.2.1978 tarihli toplantısında 17 sayılı kararla aynen benimsendi. Kurucu Komisyonun ilk toplantısından sonra Prof. Muhittin Alam da Hukuk Fakültesi kadrosu içinde olma kararını vermiş ve bu husustaki karar kurullardan çıkmıştır. Bu suretle Hukuk Fakültesinin 5 öğretim üyesi olmuştu. Kurucu Komisyonun İstanbul ve Ankara’dan olan üyeleri, Prof. Oğuzman ve ben, kendi Fakültelerimizin ilk kurul toplantılarında, İzmir Hukuk Fakültesinin kadrolarının ilan edilmek üzere olduğunu bildirdik. Başka bir deyimle, «Gelmek isteyenler hazır olsun» dedik. 11 Şubat 1978 tarihli gazetelerde İzmir Hukuk Fakültesine 4 Profesör ve 7 Doçentin alınacağı hakkındaki ilan çıktı. Müracaatlar için en geç tarih 20.2.1978 olarak belirlenmişti.

Büyük «Düş kırıklığı» o gün oldu: Ne İstanbul ne de Ankara Hukuk Fakültelerinden, ne bir profesör ne bir doçent İzmir için müracaat etti! Bilhassa İstanbul Hukuk Fakültesinde bir çok kürsülerde olağanüstü yığılma vardı. Aynı durum Ankara’da Medeni Hukuk kürsüsünde mevcuttu. Bu kürsülerin bazı genç Doçentlerinin İzmir’e geleceğini çok ummuştuk. Kendileri ile tek tek konuştuğum bazı genç öğretim üyelerinin hepsinden hemen hemen eş cevabı aldım: «Artık buraya yerleştik. Çocuğumuz okulda. Rahatımı neden bozayım?» Hiç birine anlatamadım ki bütün dünyada öğretim üyeleri zaman zaman Üniversite değiştirir. Bir kişinin asistanlığından emekliliğine kadar aynı fakültede kalması bizden başka bir ülkede yoktur. Oradaki öğretim üyeleri de bir şehire «yerleşmiş» lerdir, çocukları okula gider. Ama gerekirse bu okullar değiştirilir, hatta bir ev satın almışlarsa, bunu satarlar ve gittikleri yeni Üniversite şehrinde bir ev alırlar. Konunun bir ev, çocuk, okul problemi olmadığını, konunun bu nesilde idealist insanın çok çok azalması olduğunu görmüştüm.

Komisyon 27.2.1978 de tekrar toplandı. Süresi içinde, bir müddettir Üniversite dışında kalmış olan, Prof. Dr. Mahmut Birsel’in ve Erzurum Üniversitesi İşletme Fakültesi Hukuk bölümünden Prof. Dr. Turhan Tufan Yüce’nin müracaat. ettiği görüldü. Üniversite Senatosu, müracaat edecek öğretim üyeleri için Kurucu Komisyonun Profesörler jürisi gibi çalışmasını da karara bağlamıştı. Komisyon, müracaat eden iki Öğretim üyesinin raporlarının hazırlanması için Prof. Şükrü Postacıoğlu’nu raportör seçti, ancak bu iki Öğretim üyesinin Fakülteye katılmalarının gecikeceğini de hesaba katarak Medeni Hukuk, Roma Hukuku ve Ekonomi için Üniversiteler Kanununun 40 ncı maddesine göre öğretim üyesi istenmesini karara bağladı. Bu surette Prof. Oğuzman, Prof. Timur ve Prof. Ayiter, İzmir Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri arasına katılmış oldu. Öğretim üyeleri sayısı 8 olmuştu.

VII- Yasal gereklilikler tamamlanıyor, Fakülte tüzel kişilik kazanıyor (1978)

14.4.1978 günü Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hakkı Bilgehan’ın başkanlığında toplanan bu 8 öğretim üyesi Fakülte Kurulunun ilk toplantısını yaptı; Dekan olarak, Prof. Muhittin Alam’ı seçti ve Fakülte o tarihte, hukuken, varlık kazandı. Kurucu komisyonun görevi bitmiş, Fakülte oluşmuştu.

14 Nisan 1978 den sonra Fakülte Kurulu yoğun bir çalışmaya girdi. Sonbaharda derslere başlanacaktı. Yapılacak işler çoktu ve hemen hemen hepsi müddetli idi. Kürsüler belirlendi, alınacak öğrenci kontenjanı kararlaştırıldı, Fakülteye bağlanmış olan Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulunun problemleri hal edildi.

Bu arada Prof. Dr. Bilge Umar’ın daha Kurucu Komisyonun çalışmaya başladığı günlerden evvel Fakülteye, İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi Kitaplığından alınabilecek hukuk kitapları yönünden yaptığı çalışmayı özellikle zikretmek gerekir. Olağanüstü bir gayretle, Kütüphanenin tümünü elden geçirerek, ayrılan kitapları tasnif ederek ve hatta. tek tek bizzat taşıyarak, Hukuk Fakültesi Kütüphanesinin, sayı çok mütevazi olsa bile, nüvesini kurdu. Kütüphane bir Hukuk Fakültesinin her şeyidir. Prof. Umar kütüphaneye meraklı bir kişi olarak kendini bu işe verdi.

Fakültenin şüphesiz en önemli iki konusu Lisans Eğitim ve Sınav Yönetmeliğinin hazırlanması ve binanın sağlanması idi.

Eğitim ve Sınav Yönetmeliğinin hazırlanmasında özellikle çok titiz davranıldı. Bir taraftan Yönetmelik için Prof. Şükrü Postacıoğlu başkanlığında, Prof. Baştuğ ve Prof. Umar’dan kurulu bir özel Komisyon teşkil edildi, diğer taraftan da Türkiye’de ve başka memleketlerdeki hukuk fakültesinin Yönetmelikleri ve arada hazırlanmış Yönetmelik tasarıları, son zamanlarda Hukuk Eğitiminde reform ve yenilik fikirlerini ortaya koyan yazılar toplandı. Bununla da yetinilmedi, belki hiç bir Fakülte Yönetmeliği yapılırken gerçekleştirilmemiş olan, bir yola gidildi : İzmir’de -Sanayi Odasının malî desteği ile- 6-8 Temmuz 1978’de yeni bir Hukuk Fakültesinin yönetmeliği nasıl olmalıdır, konusunda bir sempozyum düzenlendi. Bu sempozyuma İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültelerinin, daha evvel yönetmelik tasarıları ile uğraşmış, hukuk eğitimi hakkında yazı hazırlamış, bu problemlerle ilgilenmiş bütün öğretim üyeleri davet edildi. Sanayi Odasının tahsis ettiği salonlarda günlerce konu üzerinde konuşulmuş, tartışılmıştır. Denebilir ki yönetmelik hazırlığı bundan daha iyi yapılamazdı. Sık sık toplanan Profesörler Kurulu adım adım yönetmelik ilkelerini saptamış ve Yönetmelik Komisyonu bunları maddeleştirerek ortaya koymuştur. Prof. Şükrü Postacıoğlu’nun bu konudaki çok değerli çalışmasını, büyük gayretini ve sonuçta bu Yönetmelikteki büyük payını, şükranla anmak gerekir. Eğitim ve Sınav Yönetmeliği bir Fakültenin. belkemiğidir. İzmir Hukuk Fakültesi’nin Yönetmeliği bildiğim çağdaş yönetmeliklerin en iyisidir. Bu Yönetmeliğe en büyük katkıyı yapmış olan Prof. Şükrü Postacıoğlu’nun bu Yönetmeliğin adım adım oluşması ve prensipleri hakkında bir yazı yayınlaması ne kadar yararlı olur.

Fakülteye bina bulunması ayrı bir konu olmuştur. Sonunda, aslında bir özel Yüksek Okul binası olarak inşa edilmiş, sonraları zaman zaman Fakülte, Yüksek Okul, Adliye ve Devlet Güvenlik Mahkemesi olarak kullanılmış olan, Karataş’ta, Kız Lisesinin karşısında Mithat Paşa Caddesinde, sahildeki binanın ilk üç katı Hukuk Fakültesine ayrılmıştır. Fakat verilen boş bir bina idi. Mobilyası, sırası, kitaplığı, hiç bir şeyi yoktu ve yeni kurulan Hukuk Fakültesinin bütçesi ve parası da yoktu.

Sanırım burada Fakültenin ilk Dekanı Prof. Muhittin Alam’dan bahsetmek gerekir. Prof. Alam 1934 yılında İstanbul Hukuk Fakültesini bitirmiş, çeşitli idari görevlerde bulunmuş, çalışmalarını daha çok İş Hukuku alanına teksif etmiş, nitekim İzmir’de Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu kurulunca oraya hoca olarak tayin edilmiş, bu Okulun İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesine dönüşmesinde bu Fakültede İş Hukuku ve Sosyal İlişkiler Kürsüsü Profesörü olmuştu. İzmir’in tanınmış kişilerinden olan Prof. Alam eski edebiyatı iyi bilir, hoşsohbettir, hükümlerinde ve davranışlarında daima mutedildir, yurt dışını iyi tanır, iyi İngilizce bilir. Prof. Alam, Hukuk Fakültesinin kuruluşu ile ilgili çalışmalardan hiç birine katılmamıştı. Denebilir ki katıldığı vakit Fakültenin. hukuken kuruluşu tamamdı. Doğum ağrılarını beraber çekmedi. Ama sanki buradaki gecikmesini ve kaybettiklerini tamamlamak ister gibi Fakülte Dekanı olduktan sonra Fakülte için olağanüstü çalıştı. Bugün geriye doğru baktığımda Prof. Alam’ın ilk Dekan olarak yaptıklarını başka kimsenin yapamayacağı sonucuna varıyorum. Fakülte Dekanı seçildiği vakit 68 yaşında idi. Değme gençleri geride bırakan bir çalışma temposuna girmiş herkesi arkasından sürüklemiştir. En güç durumlarda şevkini kaybetmemiştir. Kendisini çok az günlerde ümitsiz gördüm. O zaman da oturur birbirimize yeniden ümit ve şevk verirdik. Hemen değişirdi. Prof. Alam’ın Fakülteyi yavaş yavaş ayağa kaldırışı, işler hale getirişi ayrı bir yazının konusu olabilir. İzmir’deki geniş tanıdık muhiti de kendisine yardımcı olmuştur. İzmir Hukuk Fakültesi’nin kuruluş devrinin ideal dekanı olduğu kanısındayım.

Prof. Alam, Hukuk Fakültesi Dekanı sıfatıyla ilk defa 30 Temmuz 1978 günü, gazetelerde İzmir Hukuk Fakültesi ve açılması düşünülen Adalet Yüksek Okulu hakkında bilgi vermiş ve Fakültenin 1978-1979 ders yılında öğretime başlayacağını İzmirlilere müjdelemişti.

30 Temmuz 1978 Pazar günki gazetelerde ilgili haberin başlığı «Hukuk Fakültesi bu yıl açılıyor» idi. Altındaki yazı da şöyleydi

Bu yıl öğrenime başlayacak olan Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesine 200 öğrenci alınacağını açıklayan Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Muhittin Alam, önümüzdeki yıl öğrenime başlaması plânlanan Adalet Yüksek Okulunda ise, icra memuru, katip ve ceza evi müdürü yetiştirileceğini belirtti.

Ege Üniversitesinin önemli bir eksikliğinin hukuk fakültesinin açılmasıyla giderileceğini belirten Dekan Prof. Muhittin Alam «Bir çoklarının iddia ettiği gibi hukuk fakülteleri bir meslek okulu değildir, avukat ve hakimlerin yanı sıra bir çok işkolunda ve özellikle sosyal hizmet dalında hukuk mezunlarına çok iş düşmektedir» şeklinde konuştu.

Öte yandan önümüzdeki yıl açılması plânlanan Adalet Yüksek Okulunda şimdiye kadar önemli ölçüde sıkıntı çekilen icra memuru, mahkeme baş katibi ve cezaevi müdürlerinin yetiştirileceğini belirten Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Muhittin Alam, «Adalet Yüksek Okuluna lise mezunları alınacak ve öğretim 2 yıl sürecektir» dedi ve şimdiye kadar sıkıntısı çekilen personel eksikliğinin Adalet Yüksek Okulunun hizmete girmesiyle ortadan kalkacağını belirtti.

Hukuk Fakültesi’nde şimdiye kadar 8 öğretim üyesinin vazifeye başladığını açıklayan Dekan Prof. Muhittin Alam, bu sayının okul öğrenime başlayana kadar yeterli ölçüye ulaşacağını sözlerine ekledi.

Ama bu yazıyı okuyanlardan hiç kimse, bu Fakültenin hangi imkanlarla nasıl açılacağından haberdar değildi. Bütçesi, tahsisatı, masası, kitabı olmayan bu Fakülte nasıl açılacaktı. İzmir’de bulunan diğer Fakültelerin hurda depoları dolaşılmış, işe yaramaz denilen kırık sandalyeler toplanmış, onarılmış, sınıflara konmuştu. Fakültenin ilk yıl sınıfı çeşit çeşit, renk renk, eski iskemleler müzesi salonuna benziyordu. Fakültenin memur kadrosu yoktu. Çeşitli Fakültelerden «ödünç» alınan memurlar ile, bir müddet idare edilmiştir.

Prof. Dr. Mahmut Birsel ilk olarak 22.8.1978 tarihli Kurula, Fakültenin Profesörü olarak katıldı. 8.1.1976 tarihinde Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi (İTBF)’den ayrılmıştı. Hukuk Fakültesi kendisinin tekrar üniversiteye dönmesi için kararını Nisan içinde vermiş, ne var ki üst mercilerde tasdik muameleleri çok uzun sürmüş, ancak 11.8.1978 tarihli Resmi Gazetede Profesörlük Kararı yayınlanmıştı. Prof. Dr. Tufan Yüce’nin Fakülteye katılması daha da çok vakit almıştır. Erzurum Üniversitesi’nden nakil muamelesi çok sürmüştür. Kendisinin Hukuk Fakültesi’ne nakli 3.10.1978 tarihli Profesörler Kuruluna katılması ile tamamlanmıştır.

VIII- Fakülte, öğretime başlıyor (15 Kasım 1978)

Lisans eğitim ve sınav yönetmeliği 7 Kasım 1978 tarihli Resmi Gazetede yayınlandı ve Fakülte 15 Kasım 1978 günü ufak bir merasimle eğitime açıldı. Açılıştan evvelki günde umumi manzara şu idi: Dekan kendi eliyle Fakültenin orasında burasında bulunan çöp ve cam kırıklarını topluyor, Prof. Bilge Umar elinde hortum; açılışın, yapılacağı -tek- sınıfın, hurdalıklardan toplanmış iskemlelerinin toz ve çamurlarını yıkamaya çalışıyor, benim elimde bir kaç paçavra giriş kapısı karşısına gelen camları silmeye çalışıyorum. Fakültenin vefakâr ve çilekeş tek hademesi Yücel, kapı ile sınıf arasındaki merdivenlerden, boyalardan arta kalmış kireçleri kazımakla meşgul.

Fakat açılış günü pek güzel oldu. Askeri ve mülki ileri gelenlerin başında Turizm ve Tanıtma Bakanı -Hukukçu- Alev Coşkun gelmişti. Bir sepet çiçek de vardı. Önden iki sırayı dolduran davetlilerin arkasında kaydı yapılan 200 öğrencinin hemen hemen tümü hazırdı.

Önce Dekan Prof. Muhittin Alam konuştu. Fakültenin nasıl güçlükler içinde açıldığını anlattı. Sonra ben «Roma Hukuku ve Bugünkü Hukuk» konulu dersi verdim. Bu Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrencilere verilen ilk ders oldu, öğretim başladı.

İlköğretim yılının öğretim üyeleri ve dersler şöyle idi:

Prof. Dr. Bilge Umar – Hukuk Başlangıcı

Prof. Dr. Kemal Oğuzman – Medeni Hukuk (İstanbul’dan gelip giderek)

Prof. Dr. Kudret Ayiter – Roma Hukuku (Ankara’dan gelip giderek)

Prof. Dr. Hüseyin Timur – Ekonomi

Doç. Dr. Özkan Tikveş – Anayasa Hukuku

Prof. Oğuzman’ın ders veremediği kısa süre içinde Prof. Dr. Mahmut Birsel Medeni Hukuku okutmuştur.

 

IX- Var olma ya da olmama savaşımının son aşaması da aydınlığa çıkıyor:
Bütçede Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesine ödenek alınıyor

Fakültede eğitime başlamıştık, fakat İzmir’den olan hocaların maaşlarının ödenmesinden başka hiç bir mali imkan yoktu. Dekan Fakülteye ait postanın parasını cebinden ödüyor, öğretim üyelerinin maaşlarından bir kısmını Fakültenin zaruri masrafları için bıraktıkları oluyordu. Harcırah ve ders ücretleri yoktu. Uzaktan gelen hocalar tüm masraflarını cepten ödüyorlardı. Allahtan binanın aydınlanma ve ısıtma masrafını, üst katlarda bulunan Deniz Bilimleri Enstitüsü üzerine almıştı. Fakültenin bütçe taslağı bir kaç ay evvel Ankara’ya gönderilmişti. Daha Eylül ortasında Ankara’dan ilk kötü haber geldi. Planlama Dairesi Fakültenin kurulması aleyhine bir yeni rapor vermiş. Maliye Bakanlığı da, «Planlamanın olumlu raporu yoksa Fakülte kurulamaz ve bütçeden para alamaz» diye Fakültenin bütçesini olumsuz karşılamış.

Ben o zaman Fakültenin Yönetim Kurulu üyesi idim. Dekan Prof. Alam bana bir yetki belgesi verdi, Ankara’da Milli Eğitim ve Maliye Bakanlıklarında Fakültenin bütün işlerini takibe selahiyetli kıldı. Bu uzun hikayenin ayrıntıları burada anlatılamaz: Kaç defa Milli Eğitim Bakanlığında, bilhassa Yüksek Tahsil Genel Müdürü Ayla Hanım’a, kaç defa Maliye Bakanlığındaki Müdür, Şube Şefi ve Memurlara gidip durumu anlattığımı bu anda ben bile hatırlayamam. Aynı konuları tekrar tekrar anlatmaktan bezmiştim. Gördüğüm kadar İzmir Hukuk Fakültesi Planlama Müsteşarlığı ile Hükümet arasındaki bir fikir ayrılığının deneme tahtası oluyordu: DPT, kendi kararlarının kat’i, nihai ve mutlaka yerine getirilmesi gereken kararlar olduğu fikrinde idi; Planlama İzmir Hukuk Fakültesi kurulamaz demişse o Fakülte kurulamazdı. Hükümet ise, DPT Kararlarının istişarî olduğu fikrinde idi. İlginç olan, Hükümetin bir kısmını teşkil eden Maliye Bakanlığının bir çok memuru Plânlamanın tarafını tutuyorlardı. Bütün gayretlerim fayda vermedi. Arada Dekan Prof. Alam da Ankara’ya bir defa geldi, o da bir şey elde edemedi. Hükümetin Meclise sunduğu Bütçede İzmir Hukuk Fakültesi’nin ne parası ne de ismi vardı.

Her şey bitmiş mi idi? Plânlamada bana «Fakülteyi kapatın» demişlerdi. Hakikaten kapatacak mı idik? Tavsiye ettikleri gibi aldığımız öğrencileri İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültelerine mi dağıtacaktık? Her şeyi denemeye karar verdim. Büyük Millet Meclisinde tüm hukukçu üyelerin isimlerini tesbit ettim. Çoğuna tek tek gittim, durumu anlattım. Bütçe ve Plan Komisyonunun bir çok üyelerini bizzat ziyaret ettim. 1964-1966 yılları arasında Ankara’da yaptığım Hukuk Fakültesi Dekanlığının bana verdiği tecrübe ve bilgi vardı. Herşeyin Karma Bütçe ve Plan Komisyonunda hal edilebileceğini biliyordum. Durumu tek tek anlattığım Milletvekili ve Senatörlerle sonucun yeteri kadar garantili olmadığı kanısına yardım. İzmir Hukuk Fakültesinin durumunu gösterir bir metni ve bir de Türkiye’de Hukukçu sayısı ve bugünkü Hukuk Fakültelerinin. yeterli olup olmadıkları hakkında ikinci bir metin hazırladım. (Bu metnin ilk taslağı, İzmir’de Fakülte Kurulunda ele alınmıştı.) Bu metinleri mumlu kağıda yazdım, teksir ettirdim ve Parlamento üyelerinin hemen hemen hepsine yolladım. Yıllar geçer, bu metinlerin ne oldukları merak konusu olabilir. Bir vesika olarak onların da burada olması faydasız değil.

Metinler şunlar idi;

Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi

«Ege Hukuk Fakültesinin açılıp açılmaması söz konusu değildir. Devlet, zaten bu kurumu açmıştır. Şu halde, ödenek verilmelidir».

— 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu hükümlerine uygun olarak (md. 43) Ege Üniversitesinde bir Hukuk Fakültesi kurulmasına, Üniversite senatosunca 1977 Nisan ayında karar verilmiştir.

— Bu karar gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra gerekçesi ile (a) Milli Eğitim Bakanlığına ve (b) Devlet Plânlamaya gönderilmiştir (Ağustos 1977).

— Milli Eğitim Bakanlığı (Ekim l977’de) Hukuk Fakültesinin kuruluşunu onaylamıştır.

— Devlet Plânlamanın cevabı ise bir yıl sonra (Eylül 1978) olumsuz olarak verilmiştir. Bu olumsuz cevap yalnız Hukuk Fakültesini değil, Üniversitenin gelişme programı içine giren öteki altı fakülteyi de kapsamaktadır.

— 1750 sayılı yasa gereğince bir fakültenin kuruluşu Milli Eğitim Bakanının onayı ile tamamlanmış olduğuna, o tarihte D.P.T. dan olumsuz bir cevap gelmediğine göre, Bakanlığın onayı alındıktan sonra fakültenin örgütlenmesine geçilmiştir. Şöyle ki:

(1)— 1489 sayılı yasadan (R.G. 1.11.1970) yararlanılarak Üniversite Senatosunca yeni kurulan fakültelere kadro tahsisi yapıldı (Hukuk Fakültesine 11 Profesör, 11 doçent, 12 Asistan).

(2)— Hukuk Fakültesinin fakülte kurulu oluşturuldu (Şubat 1978).

(3)— Hukuk Fakültesi Kurulu toplanıp yönetim kurulunu ve dekanını seçti (Nisan 1978).

(4)— Ege Hukuk Fakültesine Milli Eğitim Bakanı, Başbakan ve Dev1et Başkanının imzaları ile (1.8.1978 tarihli, 20913 sayılı ve 18.8.1978 tarihli 21103 sayılı iki kararname ile) iki profesör tayin edildi. Bu suretle mevcut Hukuk Profesörlerinin sayısı 9’a çıkmış oldu.

(5)— Fakülteler Üniversitelerarası giriş sınavı esaslarına uygun olarak öğrenci kaydettiler ve Üniversite Senatosu kararı gereğince 15 Kasım 1978 tarihinde öğretime başladılar.

— 1979 bütçe taslaklarının hazırlanması için bütün fakültelere (yeni kurulanlar dahil) talimat gelmiş ve taslaklar hazırlanmıştır.

— Bu taslaklar Ankara’ya Üniversite Rektörü ve Fakülte Dekanları tarafından getirilip Maliye Bakanlığında savunulmasına geçilmiştir.

— Maliye Bakanlığı çeşitli konuşmalar sonunda 6 yeni Fakültenin bütçe taslağını kabul edip devlet bütçe tasarısına koymuştur.

— Hukuk Fakültesininkini ise bütçeye koymamıştır. Plânlamanın olumsuz mütalaası esas alınmışsa bütün fakültelerin bütçelerinin kabul edilmemesi gerekirdi. Hukuk Fakültesinin bütçesinin kabul edilmemesinin sebebi anlaşılamamış ve 200 öğrencisi ile iki aydan beri eğitim yapan, halen devlet bütçesinden maaşlarını almakta olan 9 Profesör ve 7 Asistanı bulunan, kendisine Ege Üniversitesi tarafından bina tahsis edilen Fakülte bütçesiz kalmıştır.

İkinci metin :

Türkiye’de Hukukçu sayısı ve bugünkü Fakültelerin yeterli olup olmadıkları

1— Planlama 1961-1962 yıllarında Türkiye’de Hukukçu sayısı ve ihtiyacı hakkında bir araştırma yapmış ve yeterli bulunmuştur.

2— O zaman Türkiye’nin nüfusu 28 Milyon iken bu gün 42 Milyon olmuştur.

3— Halbuki 1962 den bu yana İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültelerinden ortalama mezun sayısında hiçbir değişme olmamıştır. Bugün de yılda

İstanbul ortalama          550

Ankara      »                 400

950 Mezun vermektedir.

4— Bu yeni hukukçular her sene ölen ve meslekten ayrılan hukukçuların boş bıraktıkları yeri ancak karşılamaktadır.

Adalet Bakanlığında yüzlerce açık Hakim, Savcı kadrosu vardır. (Türkiye’de 18.000 kayıtlı Avukat vardır. Bunun 14.000’i faaldir. Fransa’da 28.000, F. Almanya’da 35.000 faal avukat vardır.) Ufak şehir ve kasabalarda avukat sayısı tamamen yetersizdir.

Türkiye’de işsiz tek hukukçu yoktur; aksine ilânla, İş ve İşçi Bulma Kurumu yolu ile devamlı hukukçu aranmaktadır. Bankalar, Bakanlıklar, ticaret şirket ve müesseseleri istedikleri yerlere hukukçu bulamamaktadır.

5— Mukayeseli bir cetvel Avrupa Hukuk Fakültelerinin durumunu gösterir.

                                        

 

Ülke

                Nüfus Hukuk Fakültesi Sayısı Fakülteye Düşen Nüfus
Fransa 51.280.000 13 3.944.215
İngiltere 55.566.000 11 5.051.454
Almanya 61.284.000 19 3.225.470
İtalya 54.803.000 16 3.425.187
Hollanda 13.190.000 4 3.297.500
Belçika 9.730.000 5 1.946.000
İsviçre 6.270.000 7 895.714
Avusturya 7.457.000 5 1.491.400
Yunanistan 8.740.000 2 4.370.000
Türkiye 42.000.000 2 21.000.000

 

6— İlâve öğrenci alınmasa bile bugünkü Hukuk Fakültelerinin öğrenci sayısı bakımından hafifletilmesi zaruridir.

İstanbul Hukuk Fakültesinde 7500, Ankara Hukuk Fakültesinde 4500 civarında kayıtlı öğrenci vardır. Eğitim iki bölüm yapıldığı halde sınıflar iyi bir eğitim yapılmasına olanak bırakmayacak kadar kalabalıktır. Pratik kurslar yararsız olmakta, öğrenci gereği gibi yetişememektedir.

Son yıllarda Türkiye’de Hukukçu kalitesinde düşme olduğu söylenmektedir. Bunun tek sebebi fazla kalabalık Fakültelerdir.

Ege Üniversitesi Bütçesinin Karma Komisyonunda konuşulacağı günü evvelden tesbit ettim. Dekan. o tarihten üç gün evvel Ankara’ya geldi. Onun da Parlamento muhitinde bir çok tanıdığı vardı. O da onlarla konuştu. Bazı ziyaretleri beraber yaptık.

Ege Üniversitesi Bütçesinin konuşulacağı gün heyecanlı idim. Acaba Fakülteyi kurtarabilecek mi idik? Fakültenin Bütçede hiç yeri olmadığı için konuşma konusu bile olmayacaktı. Bütçe Komisyonu üyelerinden teklif yaptıracaktık.

Hepsi evvelden düşünüldüğü gibi oldu. Teklif yapıldı. Komisyonda bulunan Plânlama Memurlarının ve Maliyecilerin şiddetli itirazları arasında İzmir Hukuk Fakültesine 10,5 Milyon TL. tahsisatı Karma Komisyon kabul etti. Fakülte, kurtulmuştu.

Vakıa bu para çok azdı. O yıl bütün Üniversitelerin, bütün Fakültelerinin en az para alan Fakültesi biz olmuştuk. Halbuki kuruluş halinde idik. Ama Fakülte kurtulmuştu, bu bize yetti.

Gene eski iskemlelerimizle derslere devam ettik. Mefruşat faslında hemen hemen hiç para olmadığı için hurda masalarla yetindik. Kütüphanenin kurulması için raf lazımdı. Bütçede karşılığı yoktu. Ankara Hukuk Fakültesinden Prof. Dr. Akın Düren yardım etti. İş Bankasına müracaat ettim, onlardan Fakülte rafları için para yardımı istedim. Sonunda 70.000 TL. alabildik ve rafları yapabildik. Bu yokluk Fakültemize, başka Fakültelerde belki bulunmayan bir ruh, bir gayret havası, bir birlik ve beraberlik getirmiştir. Ben kendim Atatürk inkılâplarının gerçekleştirildiği devirde ilk okul ve orta okul çağında idim. İlkokul üçte olduğumda eski yazı kalkmış iken okulun birinci sınıfına yıl başında daha fesle gitmiştim, yeni Türk tarihi görüşü ilk olarak bizim sınıflarımızda okutuldu öğretildi. Atatürk’e ve İnkılaplarına derinden bağlı bir kişi olarak o devrin şevkini ve gayretini bazen hasretle düşünürüm. Yıllardan sonra İzmir Hukuk Fakültesinin kuruluşunda böyle bir havayı yeniden bulduğumu his etmişimdir. Bu beni çok mutlu etmiştir.

14.4.1979 günü Fakültemizin kuruluşunun ilk yıldönümü idi. Bunu kutlamaya karar verdik. Bunu gürültülü bir bayram olarak değil, bir ilim günü olarak, Ankara’dan ve İstanbul’dan davet edeceğimiz öğretim üyeleri ile kutlamayı doğru gördük.

Bu ilk yıldönümümüzün kutlanış töreni özetini o günkü gazetelerden aynen okuyalım;

EGE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ’NİN 1. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ TÖRENLE KUTLANDI

Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesinin 1. kuruluş yıldönümü dün Karataş’daki okul binasında düzenlenen sade bir törenle kutlandı. Hukuk Fakültesi dekanı Prof. Muhittin Alam kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada özetle şunları söyledi:

«Hukuk Fakültemizin kuruluşundan bu yana tam bir yıl geçti. Bu bir yılın 11 ayını bütçesiz ve kadrosuz geçirdik. Çok zorlu bir dönemden sonra bugüne geldik. Şimdi kısıtlı bir bütçe ile önümüzdeki yıl ikinci sınıfımızı açacağız. Başlangıç için öğretim üyesi kadromuz yeterli. Buna rağmen öğrencilerimize daha yararlı olabilmek için Üniversiteler Yasasının verdiği tüm olanakları kullanarak Ankara ve İstanbul’dan da öğretim üyeleri getirterek derslerimizi sürdürüyoruz.»

KONUK PROFESÖRLER

Bu arada Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesinin 1. Kuruluş Yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende Ankara Hukuk Fakültesi Dekanı ve Medeni Hukuk Profesörü Dr. Turgut Akıntürk, İstanbul Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Profesörü Dr. Orhan Aldıkaçtı ve aynı fakültenin Ticaret Hukuku Profesörü Dr. Ünal Tekinalp da hazır bulundu. Konuk Profesörler daha sonra dalları ile ilgili olarak Hukuk Fakültesi öğrencilerine birer ders verdiler.

Öte yandan Paris Sorbonne Üniversitesi’nin dünyaca ünlü profesörlerinden Lyon Caen de Fakültenin Kuruluş Yıldönümü nedeni ile ülkemize geldi. Prof. Lyon Caen’in Pazartesi günü «Türkiye’nin AET ile olan ilişkilerinde İş Hukuku ve Sosyal Hukuk açısından problemleri» konulu bir konferans vereceği açıklandı.

İşte İzmir Hukuk Fakültesi böyle kuruldu ve ilk yılı böyle geçti.

Yıllar geçti, şimdi geriye doğru baktığımda, düşünüyorum, galiba Türkiye’de hiç bir Fakülte bu kadar güçlükle bu kadar mücadele ile doğmadı. Türkiye’de birçok Üniversitelerin, binası, öğretim üyesi, öğrencisi hatta kurulacakları şehirler bile tam belli olmadan, Fakültelerinin isimleri belirtilmeden bir biri ardından birçok siyaset adamının özel desteği ile Kanunları çıkarılmak suretiyle kurulurken, İzmir Hukuk Fakültesinin kuruluşunda hemen hemen kimse destek olmamış, aksine engeller ve engellemeler birbirini kovalamıştır. Diğer taraftan Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin değeri belki tam burada yatmaktadır: Bu Fakültenin kurulması için siyasî güçlerin yardımı istenmemiştir, bu Fakülte ilim muhiti içinden gelen hevesle doğmuştur, bu Fakülte samimi olarak kurulmasına ihtiyaç bulunduğuna inananların çalışması ile gerçekleşmiştir. Öyle sanıyorum ki fazla kolay yaratılabilen şeyler daha az değerli görülür veya değerleri hissedilmez. İzmir Hukuk Fakültesi’nin kuruluşundaki güçlük olsa olsa onun değerine bir katkı sayılabilir. Ananın çocuğuna olan bağlılığı ve sevgisi, doğumda çektiği acı ile ilgili derler.

 

Fakültemizin İlk Binası (1978).
Bu bina şu anda, İzmir Polis Moral Eğitim Merkezi olarak hizmet vermektedir.

tarihce-ilk-bina-karatas


Font Boyutunu Değiştir
Kontrast